Sideways; naif, yalın bir o kadar da akıcı anlatımla işlenmiş bir yol hikayesi… Bu yol hikayesinin içine; bolca şarap, kültür, mizah, güzel manzara, arkadaşlık ve romantizm katılmış… Üzerine de birçok defa dinlenilesi müzikler eklenmiş.
Bu bol ödüllü filmin konusuna gelince… İki yıl önce boşandığı eşini unutamamış olan Miles ile bir hafta sonra evlenecek olan kolejden arkadaşı Jack’in Santa Ynez vadisindeki üzüm bağlarına yaptığı yolculuğun hikayesini anlatan Sideways, alt yapısını oluşturan şarap kültürü ile şarap sevse de, sevmese de izleyicide buruk ama hoş bir tat bırakan bir film…
”About Schmidt” filmiyle 2003 yılında izleyenlere ve eleştirmenlere şapka çıkarttıran Alexander Payne’in yönettiği, Paul Giamatti ve Thomas Haden Church’un başrolünde oynadığı 2004 yapımı filmde amaçları Santa Barbara’nın biraz kuzeyindeki Solvang isimli kasabaya giderek, bir hafta boyunca orada Kaliforniya şarabı tatmak ve golf oynamak olan iki arkadaşın hikayesini izliyoruz. Her ne kadar amaç şarap tatmak ve golf oynamak olsa da; Church’un canlandırdığı hhh karakterinin aslında yapmak istediklerinin farklı olduğu çok kısa zamanda ortaya çıkıyor ve bu durum işleri karıştırıyor.
Daha ilk dakikalarından itibaren şarap üzerine bolca diyaloğun gerçekleştiği filmde; belki de en çarpıcı şarap konuşması Miles ve flört ettiği Maya arasında; Maya’nın arkadaşı Stephanie’nin verandasında otururken geçiyor: Maya, film boyunca her fırsatta Pinot Noir üzümüne hayranlığını dile getiren Miles’a -Neden Pinot’u bu kadar seviyorsun?  diye soruyor ki; (burada filmin kırılgan karakteri Miles’ın bu üzümü kendisiyle özdeşleştirdiğini tahmin ediyoruz.).
-Bilmiyorum! Yetiştirilmesi çok zor bir üzüm değil mi? İnce kabuklu, kaprisli, erken olgunlaşıyor. Cabarnet gibi her toprakta yetişmiyor ve her yerde ihmal edilse bile büyümüyor. Pinot özen ister, bakım ister… Aslında dünyanın yalnızca özel ve gözden uzak köşelerinde büyür. Ancak sabredersen ve gereken ilgiyi gösterirsen onu elde edersin.” diyor Miles ve  Maya’ya şarabı neden bu kadar sevdiğini sormakta gecikmiyor. Maya’nın cevabı şaraba tutkusunu açıkça gösteriyor:
-Şarabı düşünmeyi severim. Nasıl canlı bir şey olduğunu. Üzümlerin yetiştiği yıl olanları düşünmeyi severim. Güneşin nasıl parladığını, yağmur yağıp yağmadığını… Üzümleri yetiştirip toplayan insanları düşünmeyi severim. Eğer yıllanmış bir şarapsa kaç tanesinin ölmüş olduğunu… Şarabın sürekli gelişmesini severim. Bugün açtığım bir şişenin başka bir gün açsaydı nasıl farklı olacağını. Çünkü bir şişe şarap canlı bir şeydir. Sürekli gelişir ve karmaşıklaşır. Tepe noktaya ulaşana kadar… Ama sonra yavaşça bozulmaya başlar. Ve çok lezzetlidir.
Sideways’de oldukça lezzetli ve keyifli bir film…

Comments are closed.